Banner

MEVZUAT
AVUKATLIK HUKUKU
MAKALELER
HUKUK HABERLERİ
FAYDALI BİLGİLER
İÇTİHATLAR
DİLEKÇE-FORM
ADLİ REHBER
İNSAN HAKLARI
HUKUK SÖZLÜĞÜ
DAVA TÜRLERİ
HUKUKİ BELGELER
 
Reklam Alanı

Host - Sponsor





   EĞİLMEZ/Türkiye Davası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı


EĞİLMEZ/Türkiye Davası*


Başvuru no: 21798/04
Strazburg
10 Kasım 2005


OLAYLAR

A. Başvurunun yapılmasına kaynaklık eden olaylar

1967 doğumlu olan başvuran, 4 Haziran 1998 tarihinde İzmir DGM tarafından bir terörist örgüte üye olmaktan oniki yıl altı ay hapis cezasına mahkum edilmiştir.

Başvuran 2002-2003 yılları arasında Uşak Cezaevi?nde yatmaktayken açlık grevine başlamıştır.

4 Aralık 2001 tarihinde başvuranın babası, CMUK?un 399. maddesine dayanarak, sağlık durumundan ötürü kızının cezasının infazının ertelenmesini talep etmiştir.

19 Aralık 2001 tarihinde Uşak Cumhuriyet Savcısı başvuranı muayene olmak üzere Uşak Devlet Hastanesi?ne göndermiş ve muayene sonucu düzenlenen 15 Ocak 2002 tarihli raporda, başvuranın özgürlükten yoksun bırakıcı cezayı çekebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.

Bunun üzerine 16 Ocak 2002 tarihinde Uşak Cumhuriyet Savcısı, başvuranın babasının talebini reddetmiştir. Cumhuriyet Savcısı?nın kararına karşı yapılan itiraz başvurusu da 5 Nisan 2002?de kabul edilmemiştir.

25 Haziran 2002 tarihinde Cumhuriyet Savcısı?nın emri üzerine başvuran yeniden muayene edilmiş ve düzenlenen raporda ilkinde ulaşılan sonuçlar tekrarlanmıştır.

Cumhuriyet Savcısı ikinci rapora dayanarak, 11 Temmuz 2002?de başvuranın cezasının ertelenmesi talebini reddetmiştir.

Başvuranın bu rapora itirazı üzerine ilgili kişi 4 Mart 2003 tarihinde Cumhuriyet Savcısı tarafından Adli Tıp Kurumu?nca muayene edilmeye gönderilmiştir. Sözkonusu kurum tarafından düzenlenen 16 Nisan 2003 tarihli raporda, başvuranda Wernicke-Korsakoff Sendromu (WK-S) teşhis edilmiş ve uzatılabilir olmak kaydıyla altı ay süreyle hastanın cezasının infazının ertelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

24 Nisan 2003 tarihinde Uşak Cumhuriyet Savcısı CMUK?un 399. maddesi uyarınca başvuranın serbest bırakılmasına karar vermiş ve bunu, erteleme süresinin bitiminden önce başvuranın Cumhuriyet Savcılığı?na gitmesi koşuluna bağlamıştır.

* Dışişleri Bakanlığı Çok taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe?ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir.
Başvuran 29 Eylül 2003 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı?na gitmiş ve oradan muayene edilmek üzere Adli Tıp Enstitüsü?ne gönderilmiştir. Yapılan muayene sonucunda 15 Ekim 2003 tarihinde hazırlanan raporda, başvuranın sağlık durumunun artık erteleme tedbirinin devamını gerektirmediği sonucuna varılmıştır.

6 Kasım 2003 tarihinde Uşak Cumhuriyet Savcısı başvuran hakkında mahkumlara mahsus yakalama müzekkeresi çıkartmış, ilgili kişi ise firar etmiştir.

12 Kasım 2003 tarihinde başvuranın avukatı, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından müvekkilinin sağlık dosyasının yeniden incelenmesini talep ederek, Uşak Ağır Ceza Mahkemesi?ne yakalama müzekkeresine karşı itiraz başvurusunda bulunmuştur. 14 Kasım 2003?te adıgeçen Mahkeme bu talepleri reddetmiştir.

Başvuranın avukatı bu karara karşı da 23 Aralık 2003?te itiraz etmiştir.

27 Ocak 2004 tarihinde Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi bu başvuruyu reddetmiştir.

12 Ekim 2004?te Resmi Gazete?de yayımlanan yeni TCK?nın 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.

30 Kasım 2004 tarihinde Cumhuriyet Savcısı?nın istemiyle re?sen toplanan İzmir Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, yeni TCK?da mevcut davada işlenen suç için daha az ceza öngörüldüğünü ve başvuranın da bu cezayı çekmiş olduğunu gözönüne alarak, cezasının infazının ertelenmesine karar vermiştir. İzmir Ağır Ceza Mahkemesi, henüz yürürlüğe girmediğinden yeni TCK?yı uygulamanın mümkün olmadığını fakat mevcut davada bu durumun önemli bir rol oynamadığını zira başvuranın yeni TCK uyarınca mahkum edilmiş olması halinde alacağı cezayı zaten çekmiş olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte Mahkeme, davayı sonlandırmak için yeni TCK?nın yürürlüğe girdiği tarihte dava dosyasının tekrar açılması gerektiğini kaydetmiştir.

31 Mayıs 2005 tarihli bir Kanun?la, yeni TCK?nın yürürlüğe girme tarihi 1 Haziran 2005 tarihine ertelenmiştir.

B. AİHM?nin soruşturma görevi

Elli üç adet başvurunun bir tanesini oluşturan mevcut davada, AİHM, İç Tüzüğü?nün Ek A1 maddesi uyarınca, esas hakkında incelemesi için ilgili olayların tespit edilmesi amacıyla soruşturma heyeti oluşturmuştur.

AİHM üyeleri arasından altı delegeyi, Türkiye?deki ceza infaz kurumları ile hastanelerde ziyarette bulunmakla görevlendirmiş ve üç uzman doktordan oluşan bir bilirkişi heyetini, öncelikle aralarında başvuranın da bulunduğu ilgili kişilerin sağlık öykülerini değerlendirmek, ardından da bu kişilerin özgürlükten yoksun bırakıcı bir cezayı çekip çekemeyeceklerini belirlemek amacıyla nöropsikiyatrik muayeneler yürütmekle görevlendirmiştir.

23 Ağustos 2004 tarihinde bu görevin en iyi şekilde yürütülmesi amacıyla, AİHM Hükümet?ten, İç Tüzüğü?nün 39. maddesi uyarınca, amaçlanan muayenelerin Bilirkişi Kurulu tarafından yürütülebilmesi için, firari durumda olan başvuranın 6 Eylül-13 Eylül 2004 tarihleri arasında yakalanmamasını talep etmiştir.
AİHM bu görevi çerçevesinde, başvurandan, 11 Eylül 2004 tarihinde muayene edileceği İstanbul Üniversitesi Çapa Hastanesi?ne gitmesini istemiştir. AİHM başvurana, geçerli bir mazereti olmadan bu çağrıya uymaması halinde, AİHS?nin 37§1 c) maddesi uyarınca başvurusunun kayıttan düşeceğini de bildirmiştir.

AİHM?nin bu şekilde gerçekleştirdiği soruşturma görevine ilişkin bilgi Tekin Yıldız-Türkiye (no: 22913/04, 10 Kasım 2005) kararında yer almaktadır.

HUKUK AÇISINDAN

Başvuran, cezasının infazının ertelenmesini kararının, hiçbir bilimsel değeri olmayan ve bir önceki sağlık raporu ile açıkça çelişkili olan bir diğer sağlık raporuna dayanılarak kaldırıldığını ileri sürmekte ve yakalandığı Wernicke-Korsakoff hastalığı nedeniyle yeniden hapsedilmesinin AİHS?nin 3. maddesini ihlal edeceğini belirtmektedir.

AİHM başvuranın avukatının 28 Temmuz 2004 tarihli bir mektupla, hakkındaki yakalama müzekkeresinin kaldırılmadığı sürece müvekkilinin Bilirkişi Kurulu tarafından öngörülen sağlık muayenesine gelmeyeceğini bildirdiğini kaydeder.

Hükümet başvurana verilen cezanın yasal reformlar çerçevesinde yeniden belirlendiğini ve böylelikle ilgili kişinin 30 Kasım 2004 tarihinde ceza affından yararlandığını belirtmektedir. Dolayısıyla başvuranın bu ceza ile ilgili olarak yeniden hapsedilme riski yoktur. Her ne olursa olsun, başvuranın 24 Nisan 2004 tarihinden itibaren özgür olduğu dikkate alındığında, sözkonusu kişinin artık mağdur sıfatı bulunmamaktadır.

AİHM, bu konuda yapılan uyarıya karşın başvuranın 11 Eylül 2004 tarihli muayeneye gelmediğini gözlemlemiştir.

Başvuranın avukatı 14 Şubat 2005 tarihli bir mektupla bu durumu, Hükümet tarafından belirtilen geçici tedbirin ardından müvekkili hakkındaki yakalama müzekkeresinin kaldırıldığının kendisine zamanında bildirmemesiyle açıklamaya çalışmıştır.

Başvuranın avukatı diğer yandan, müvekkilinin cezasının geri kalanının ertelenmesi kararının mevcut davada hiç önem taşımadığını, zira yeni TCK?nın henüz yürürlüğe girmediğini iddia etmektedir. Sonuç olarak Hükümet her an başvuranı yakalayıp yeniden hapsedebilir.

AİHM bu argümanların hem desteklenmediğini hem de anlaşılabilir ve nesnel bir endişeye dayanmadığını, zira mevcut davada Hükümet?in, o ana kadar kendisine bildirilen geçici tedbirlerin tamamına saygı göstermekle kalmayıp aynı zamanda soruşturma görevinin organizasyonu ve seyri için örnek teşkil edecek bir yardım sağladığını belirtmektedir.

Başvuran tarafından da gayet iyi bilinen bu koşullar altında, sözkonusu kişi Hükümet?in herhangi bir olumsuz tutumundan dolayı endişeli olduğunu iddia edemez. Çünkü ortaya bu türden bir üzücü durumun çıktığı varsayılsa bile, buradan sonuç çıkartacak olan yalnızca AİHM?dir.

Yukarıda anlatılanlar ışığında, AİHM başvuranın mağdur sıfatı konusunda zaman kaybetmeye gerek olmadığı kanaatindedir (bkz., Amuur- Fransa, 25 Haziran 1996, Derleme Kararlar ve Hükümler 1996-III, s. 846, § 36, Dalban-Romanya [GC], no 28114/95, § 44, CEDH 1999-VI, ve, mutatis mutandis, S.T.- Türkiye, no 32431/96, 6 Mayıs 2003). Başvuranın, bu konuda yapılan kesin uyarılara rağmen, ortada hiçbir neden yokken kendisi için ayarlanan muayeneye gelmeyerek, bu şekilde kendi başvurusuna ait olguların tespit edilmesini engellememiş olması gerektiğini gözlemlemek AİHM için yeterlidir.

Sonuç olarak AİHM mevcut davada, AİHS?nin 37§1 c) maddesi uyarınca başvurunun incelenmesine devam edilmesine artık lüzum kalmadığı kanaatine varmıştır.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK AİHM OYBİRLİĞİYLE,

Başvurunun kayıttan düşürülmesine karar vermiştir.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İç Tüzüğünün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına uygun olarak 10 Kasım 2005 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.

 

SIK SORULANLAR
BİLGİ EDİNME
TÜKETİCİ KÖŞESİ
ÜCRETSİZ AVUKATLIK
HUKUK EĞİTİMİ
 
Üyelik işlemleri
 
K.Adı
Parola
            
      Şifremi Unuttum
      Üye Ol
Hukuk Arama Motoru
Hukuk Anketi
Reklam Alanı







Zirve100